Harvard Business Review: Dünya ekonomisini 2024’te neler bekliyor?
2024 yılı yaklaşırken küresel ekonomi birçok açıdan beklenenden daha iyi durumda. ABD yalnızca durgunluktan kaçınmakla kalmadı, aynı zamanda istikrarlı bir hızla büyüdü. İşsizlik düşük seyrediyor ve daha da önemlisi, dünyanın çoğu yerinde enflasyon düşüyor.
Ancak yine de ekonomik görünüm derinden belirsizliğini koruyor. Daha yüksek faiz oranları sistem boyunca ateşi yükseltirken, savaşlar dünya çapında hasara yol açıyor ve iklim felaketleri giderek daha yaygın hale geliyor. Küresel ekonominin beş yıllık büyüme beklentisi hiç bu kadar kötü olmamıştı.
2024’teki makroekonomik durum zorlu ve belirsiz olmaya devam edecek; ancak her iş insanının gelecek yıla girerken göz önünde bulundurması gereken önemli temalar ve sorular var.
Enflasyon kontrol altına alındı mı?
ABD TÜFE’de önemli payı olan kiralarla ilgili daha iyi haberlere rağmen, ekonomi analisti ve The Overshoot haber bülteninin yazarı Matthew Klein’a göre enflasyon konusunda hâlâ “tam olarak orada değiliz”. “2021-2022 arasındaki aşırı fiyat artışlarının çoğu, salgınla, salgına verilen tepkiyle ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle bağlantılı tek seferlik olaylara atfedilebilir. Bu aksaklıkların etkisi 2022’nin ortasında zirveye ulaştı ve o zamandan beri azaldı” diyor Klein. Ancak “genel enflasyon pandemi öncesine göre biraz daha hızlı çünkü ücretler ve harcamalar eskisinden biraz daha hızlı artıyor. Temelde nominal perakende harcamalar yılda yüzde 7 artıyorsa, enflasyonun yıllık yüzde 2 çizgisini çok uzun süre koruması zor.”
Fed, sadece faiz oranlarını sabit tutmakla kalmayıp, 2024’te birden fazla faiz indirimi olasılığının sinyalini vererek yılı oldukça iyimser bir notla kapatıyor. Ancak
Harvard Business School’da finans profesörü ve After Hours podcast’inin ortak sunucusu Mihir Desai’ye göre bu yol geri dönülmez değil ve işler hâlâ ters gidebilir.
“Önemli bir ekonomik yavaşlama olmadığı sürece enflasyonun yüzde 2’ye nihai düşüşü daha uzun sürecek ve normalde düşünülenden daha fazla zig-zag ” diyor. “Dedikleri gibi, en uzun kilometre, en sonuncusu”
İstihdam pazarında mucize bitti mi?
Son iki yılın en büyük tartışmalarından biri enflasyonun düşürülmesi için işsizliğin artması gerekip gerekmediğiydi. Çok şükür şu ana kadar işsizliğin çok fazla yükselmesi gerekmedi.
Klein, “Bu hâlâ ABD tarihinde iş aramak için en iyi zamanlardan biri” diyor. “İşgücüne katılım oranı her ne kadar 1990’ların sonundaki zirvenin altında olsa da şimdiye kadarki en yüksek seviyeye yakın. Tam zamanlı olmayı tercih ederken yarı zamanlı çalışan insanların oranı ise tüm zamanların en düşük seviyelerinde.”
İşgücü piyasası en azından biraz soğuyor. LinkedIn’e göre yeni işe alınanların sayısı geçen yıl önemli ölçüde azaldı ve işsiz işçi başına açılan iş sayısı da düştü. Ancak şu ana kadar ABD’deki işsizlik oranı hala nispeten düşük. Ve The Economist’in iddia ettiği gibi ABD ve Avrupa’da emek pazarının uzun vadeli görünümü güçlü görünüyor.
Mali piyasalar yüksek faiz oranlarını kaldırabilir mi?
Mart ayında ABD mevduat sigorta fonu FDIC, klasik bir mevduata saldırı yaşandıktan sonra Silikon Vadisi Bankası’nı devraldı. Neden? Yüksek faiz oranları bankaların tahvil portföyünü daha az değerli hale getirip bilanço zararı üretti ve müşterilerini korkuttu. Signature Bank ve First Republic bundan kısa bir süre sonra iflas etti. Yüksek faiz oranları, tahvil sahiplerinin bilançolarını çökerterek ve borçlanma maliyetini yükselterek ekonomi içinde kanser gibi adım adım ilerliyor. Yüksek faizler gelecek yıl finansal piyasaları istikrarsızlaştırabilir mi?
Desai, “Yüksek faiz oranlarından beklenebilecek tüm etkiler gerçekleşiyor, ancak beklentilere göre yavaş çekimde” diyor. “Dolayısıyla ekonomi için ani bir duraklama değil, daha ziyade inişli çıkışlı bir duraklama söz konusu; belki de Çin deyimiyle binlerce hançer darbesiyle ölüm. Bu yavaşlama süreci daha az yıkıcı veya fark edilebilir, ancak daha uzun ömürlü olacak ve politika yapıcıların elindeki sınırlı mali ve parasal alan göz önüne alındığında kaçış planlı bulmak zor.”
Bu yıl ABD’de firma iflasları keskin bir şekilde arttı, ancak hâlâ 2007-2008 büyük mali kriz dönemindeki en yüksek seviyelerin çok altında.
“Birçok işletme değişken faizlerle borçlandığı için değişik tarihlerde nakte sıkışacaklar. Bazı kaldıraçlı satın alma işlemlerinin sorun yaşadığına dair hikayeler var” diyor Klein. “Ancak Avustralya, Kanada, Avrupa ve Birleşik Krallık’ın deneyimleri, güçlü büyümenin yüksek faiz maliyetlerini katlanılabilir hale getirebileceğini gösteriyor. Bazıları için acı yaşanacak olsa da genel ekonomik etki o kadar da büyük olmayabilir.”
2024’te dikkat edilmesi gereken diğer temalar
Başka ne izlediği sorulduğunda Klein şöyle diyor: Çin büyük bir joker. Pek çok kişi, bu yıl “Covid Sıfır”ın sona ermesinin tüketici harcamalarında artışa ve Çin’in seyahat kısıtlamaları nedeniyle baskılanan petrol fiyatlarında büyük bir artışa yol açacağını bekliyordu. Michael Pettis ve benim Ticaret Savaşları Sınıf Savaşlarıdır kitabımızda açıkladığımız uzun süredir devam eden yapısal sorunlar ve ayrıca hükümetin emlak sektörünü sıkıştırmaya devam etme konusunda kararlı görünmesi nedeniyle bunlar gerçekleşmedi.
Şimdi, ancak Çin’in yakın zamana kadar uluslararası alanda rekabet edemediği kategorilerde ezici bir çoğunlukla baskın ihracatçı haline gelmesi durumunda anlamlı olabilecek üretim kapasitesi seviyelerine yatırım yapma yönünde bir girişim var gibi görünüyor. Bunun nasıl sonuçlanacağı ve diğer büyük ekonomileri nasıl etkileyeceği çok önemli. Çin’de dev kapasite büyümesi son derece yıkıcı olma potansiyeline sahip olacak.
Jeopolitik, ticaret ve Ukrayna ile Orta Doğu’daki savaşlar üzerinde öngörülemeyen sonuçlar doğurabilecek ABD başkanlık seçimleri de dahil olmak üzere, 2024’te ekonomik belirsizliğin ana itici gücü olmaya devam edecek.
Başka neler olabilir?
Atlantic Council’ın JeoEkonomi Merkezi’nin kıdemli yöneticisi Josh Lipsky yakın tarihli bir bültende ekonomiye yönelik en büyük risklere ilişkin görüşünü özetledi:
Çin’in güvenilemeyen verileri büyümedeki sıkıntıyı maskeliyor, dünyanın büyük nakliye şirketleri Kızıldeniz’deki transit geçişini durduruyor ve Güney Amerika’nın ikinci büyük ekonomisi (Arjantin) ciddi temerrüt riskiyle karşı karşıya. Ve bunlar sadece buzdağının yüzeyi.
ABD’de ekonomik görünüm bir yıl öncesine göre daha iyi olsa da işletmelerin son üç yılda alıştığı belirsizliğin büyük bir kısmı ortadan kalkmıyor.
Riskler gerçek ve çok sayıda. Lipsky’nin 2024’teki ekonomiye ilişkin metaforu bir Jenga kulesi: “Yukarıdan baktığınızda kule uzun ve sağlam görünüyor” diye yazıyor. “Fakat kamerayı aşağı çevirip Jenga kulesinin yanlarına bakarsanız tüm eksik parçaları görüyorsunuz. Her biri yapıyı zayıflatıyor. Kulenin devrilmeden önce ne kadar istikrarsızlığa dayanabileceğini asla bilemezsiniz.”
Kaynak: What to Expect from the Global Economy in 2024
/*